14 Mart 2025 Cuma

 SESSİZ İSTİFA...






Bir süredir dünyanın gündemine oturan ve ülkemizde de sıkça duymaya başladığımız "Quiet Quitting" yani "Sessiz İstifa” kavramı, yalnızca iş bırakmak anlamında değil, iş yerinde minimum efor harcamak ve daha az sorumluluk almak üzerine kurulu sessiz bir vazgeçiş süreci olarak da tanımlanıyor. Peki bu kavram nedir ve belirtileri
nelerdir ?

Bu süreçte olan biri, neredeyse robotik bir şekilde sadece ona verilen görevleri tamamlayıp eve gidiyor. Direkt olarak onunla konuşulmadığı sürece toplantılarda söz almıyor. Fikir üretme çabalarına katkı sağlamıyor. Hatta aktif olarak dinlemiyor bile diyebiliriz.

Zorunlu olmayan buluşmalara hiç katılmıyor. Çalışma arkadaşları ile etkileşime geçmiyor. Gün içinde kendini sosyal ortamlardan tamamen izole ediyor. Verimliliği ve motivasyonu gittikçe düşüyor. Yani bir nevi tükenmişlik sendromu yaşıyor. Bunun sebepleri nelerdir ?

Eğer bir kurum her açıdan yetersiz kalıyorsa, başta ekonomik olmak üzere, düşük maaş veriliyorsa, güven, saygı, takdir ve iş birliği duygusu yoksa, kariyer yolları kapanmışsa, mesai saatleri uzunsa, kişilerde özel hayat diye bir şey artık kalmamışsa ve sürekli mobbing (baskı) uygulanıyorsa, bu da doğal olarak insanları sessiz istifaya yönlendiriyor.

Ne yazık ki bir çok iş yerinde, milyonlarca insan bu şartlar altında mutsuz çalışıyor ! Kaldı ki ülkemizde sevdiği işi yapan, neredeyse yok denecek kadar az !

Zaten bir işi istemeyerek yapıyorsanız, bundan bir başarı ve verim beklemekte mümkün değil. Eğer bu sistem bizde acilen değişmezse, ilerde ne çalışan insanlar göreceğiz, ne de istihdam sağlayan aktif kurumlar...

Sevtap Kürkçüoğlu
***

11 Mart 2025 Salı

 DERİNLERDE Kİ KORKU !




''Korkulacak tek şey, korkunun kendisidir'' diyor, Franklin Roosevelt. Bu konuyu özellikle irdelemek, ve daha da derinlere inerek, KORKUNUN kalbine doğru, kısa bir keşif yapmak istedim...

Gecenin bir vakti, dışarısı tamamen karanlık ve evde yalnızsınız. Koltuğa uzanmış vaziyette televizyon izliyorsunuz. Eviniz o kadar sessiz ki; televizyondaki ses dışında evde hiçbir ses yok. Aniden arka odanın kapısı büyük bir gürültüyle çarpıyor. Çok kısa bir süreliğine, anlık olarak, hayatınızın tehlike altında olduğu hissine kapılıyorsunuz ve hayatta kalmaya çalışan her canlıda olduğu gibi, "kaç ya da savaş" ikilemi yaşıyorsunuz. Hemen ardından, kapının kapanmasına neden olan şeyin aslında rüzgar olduğunu anlıyorsunuz. Artık herhangi bir tehlike söz konusu değil, yani birileri evinize girmeye çalışmıyor.

Basit bir korku filmini andıran yukarıdaki senaryo, pek çoğumuzun hayatının bir kısmında yaşadığı tecrübelerden biri. Peki verdiğimiz bu yoğun tepkiye neden olan ve anlık stres altında hissetmemize yol açan KORKU hissi, fizyolojimize nasıl etki ediyor ?

Önce yüzümüzde donuk bir ifade beliriyor. Ardından soğuk bir terleme ve titreme durumu meydana geliyor. Yoğun endişe haliyle birlikte, kaslarda yay misali gerilme ve kalp çarpıntısına eşlik eden, baş dönmesi veya baş ağrısı ortaya çıkıyor.

Şu an içinde bulunduğumuz olumsuz hayat şartları, insanları ileri seviyede kaygı bozukluğuna, umutsuzluğa, karamsarlığa ve artan baskılar sonucunda DEPRESYON girdabına sürüklüyor !

Ben hayatı bir otobüse benzetiyorum. Bu otobüsün şoförü sizsiniz. Gideceğiniz yolu ve varacağınız noktayı siz belirleyeceksiniz. Yolunuza devam ederken, yolculardan bazıları size baskı uygulayıp tehdit edebilirler, hatta otobüsünüzü ele geçirmek isteyebilirler. İşte tamda bu yol ayırımında, bir seçim yapmak zorundasınız ! Ya size musallat olanların korkusuyla yola mutsuz devam edersiniz, yada sıkıntı yaratanları otobüsten def ederek huzura kavuşursunuz.

Yazımı, devrimci Ernesto Che Guevara'nın bir sözüyle tamamlamak istiyorum. ''Hayat korkakları affetmez ! Kaybettiğin tek savaş, uğrunda savaşmaktan vazgeçtiğindir"

Sevtap Kürkçüoğlu
***

8 Mart 2025 Cumartesi

 DEĞİŞİMİN ADI KADIN...




Güzelliğin ve bereketin simgesidir KADIN. Tanrı'nın bahşettiği özel bir güce sahiptir, insanı dünyaya getirmek gibi ! İçinde anaçlık, sevgi, merhamet, sezgi, vicdan, masumiyet, adalet ve daha birçok özelliğin bulunduğu karışımla harmanlanmıştır...

Geçmişten bugüne dek, kadınların ne kadar büyük başarılara ve değişimlere imza attığına tanıklık etmekteyiz. Mitolojide geçen Tanrıçaları, tarihin yazdığı Kraliçeleri, Cumhuriyet'in ilanından sonra kadının hızlı yükselişini ve günümüzde kadın elinin değdiği tüm güzellikleri, her iş alanında görmekteyiz. KADIN isterse her şey mümkündür.

Ülkemizde ne yazık ki, karanlık zihniyetli bazı zümrelerin, kadınları aciz göstererek ŞİDDET uygulaması ve kadınlar aleyhine kötü bir algı yaratması, akıl alır gibi değildir ! Kadınlara yönelik yapılan her türlü çirkinliği kınıyorum ! Şimdi sizlere, tarihe damga vurmuş dünyaca ünlü erkeklerin, biz kadınlara ithafen söylemiş olduğu, anlamlı sözlerini aktarmak istiyorum.

"Yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir." (Mustafa Kemal Atatürk)

"Kadınlar ile ilgili yapılabilecek üç şey vardır. Onu sevebilir, onun için acı çekebilir ya da onu edebiyata çevirebilirsin." (Henry Miller)

"Sevmekte kadınlar profesyonel, erkekler ise amatördür." (Francois Truffaut)

"Kadınlar sevilmek için yaratılmıştır, anlamak için değil." (Oscar Wilde)

"Dünyayı kadınlar yönetiyor olsaydı hiç savaş yaşanmazdı. Ancak 28 günde bir, derin müzakereler yaşanırdı." (Robin Williams)

"Eğer ki kadınlar olmasaydı, dünyadaki paranın hiçbir değeri kalmazdı." (Aristotle Onassis)

"Havayı geldiği gibi, rüzgarı estiği gibi, kadını da olduğu gibi kabul edin." (Alfred de Musset)

Tüm kadınlarımızın, "8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNÜ'' yürekten kutluyor, bugünün sadece bir gün değil, özellikle her daim olduğunu vurgulamak istiyorum...❤️💋⚘️

Sevtap Kürkçüoğlu
***

5 Mart 2025 Çarşamba

 YÜZEYSEL YAŞANAN, SIĞ HAYATLAR...



Standartlarda sıkışıp kalmış, standartların dışında olmak için, aslında içten içe bir çok şey vermeye hazır olan, ama buna cesaret edecek özgüvene sahip olamayan bir insan türüdür sığ insanlar. Cesaret gösterip standartların dışına çıkanları da, ağır eleştirerek ayıplayan ve gizliden gizliye kıskanan tiplerdir.

Oscar Wilde'ın şu sözü, aslında tamda bu model insanlara biçilmiş bir kaftan gibi, ''Her şeyin fiyatını bilirler, ama hiç bir şeyin gerçek değerini bilemezler". Özü, sözü, davranışı birbirine uymayan insan modeli olarak tanımlanıyor. Böyle insanlar var mı ? diye soracak olursanız, çevrenize bir bakın derim.

Bu tip insanların hayatlarında hiç bir derinlik yoktur. Kendileriyle sürekli kavga içindedirler. Fiziksel görünümlerinden tutun da, hayatlarında ki bir çok şeyden memnun olmazlar. Onlarla sadece havadan sudan ve bilindik rutin konulardan konuşabilirsiniz. Müzik, Siyaset, Sanat, Felsefe gibi farklı alanlara ilgileri olmadığı için, bu durum bir süre sonra sizi fena halde mutsuz edebilir.

Oysa ki güzel olan her şey derinlerde gizlidir. Mesela eşsiz bir inci tanesi, ancak derin sularda bir istiridyenin içinde saklıdır. Hayata dair derinlik kazanmayan her ne varsa, yok olmaya mahkumdur ! Ben, bu yapıda ki insanları, denizin yüzeyinde gezinen ve artıklarla beslenen böceklere benzetirim. Hiç bir zaman derinlere inemedikleri için, o muhteşem güzelliğin sırlarını da çözemezler.

Hayatımızın her döneminde, bu tip insanlara rastlamak mümkün. Fakat özellikle şu son yıllarda, bu türlerin hızla arttığını görmekteyiz. Sanki çamurlu bir bezin ucundan tutar gibi, aman akmasın kokmasın, bana bulaşmasın edasıyla hareket ederler.

Böyle bir hayat oldukça zor olsa gerek. Çünkü hep rol yapmak zorundalar ! Sahte gülüşler, sahte sevgiler, laf olsun diye söylenen saçma sapan sözler. Yüzeysel insanların mutluluğu da, bu davranışlarından ötürü ne yazık ki hep sekteye uğruyor.

Herkese, derin ve gerçek sevgilerin yaşandığı güzel bir hayat diliyorum...

Sevtap Kürkçüoğlu
***