30 Aralık 2024 Pazartesi

 HAYDİ O ZAMAN 2025 !





Eveeet bir yılın daha sonuna geldik ! 2024'ü uğurlamaya saatler kaldı. Ee kolay değil tabi ki, 365 gün yani 8.766 saati, acısıyla tatlısıyla geride bırakmaya hazırlanıyoruz...

Yeni adımlar atmamız ve yeni başlangıçlar yapmamız için, 8.766 saatlik yeni bir sürece giriyoruz. Peki hepimiz hazır mıyız ? HAYDİ O ZAMAN gelsin yıllar bildiği gibi !

Buna nereden baktığımız çok önemli. Öyle ya da böyle, giden eski bir yılın ardından, yerine sürprizler ve umutlarla dolu yeni bir yıl geliyor. Unutmayalım ki yıllara anlam yükleyen bizleriz. Yoksa yılların suçu ne ?

Geçen gün bir arkadaşımla sohbet ederken, "Şimdi ben bir yaş daha mı yaşlandım" diye serzenişte bulundu. Bende kendisine, "Hayır, hayallerine bir adım daha yaklaştın" deyince, "Aaa hiç böyle düşünmemiştim" diyerek tebessüm etti.

Victor Hugo’nun Sefiller isimli eserinde söylediği çok güzel bir söz var. Üstat diyor ki: “Yaşantımız, hayallerimizin ete kemiğe bürünmüş halidir.” İnsan ne düşünüyor ve neyi hayal ediyorsa onu yaşıyor. Kimse bu hayattan istediğinin dışında bir şey almaz. Hayat herkese eşit mesafededir ve yine herkese sadece ve sadece istediğini verir. Önemli olan bu hayattan ne istediğini bilmektir. Hayatı ve yılları kötülemek yerine, bakış açımızı değiştirmeyi deneyelim.

2025'e güzel anlamlar yükleyerek hayatınıza yön vermeniz dileğiyle, Tanrı başınızdan AKLINIZI, bedeninizden SAĞLIĞINIZI, cebinizden PARANIZI, yüreğinizden SEVGİNİZİ eksik etmesin. Herkese MUTLU YILLAR diliyorum...

Sevtap Kürkçüoğlu
***

27 Aralık 2024 Cuma

 HABER SARMALI...




Sabahtan akşama kadar, hatta gece yarısı dahil olmak üzere, duyduğumuz ve izlediğimiz tüm haberlerin üzerimizde yaratmış olduğu stres, Anksiyete 'ye yani endişe, korku ve panik bozukluğa sebep oluyor. Uzun vadede ise, kişisel ve toplumsal psikolojimizi alt üst ederek, sekteye uğratıyor. Bu durum çağımızın ciddi bir sorunu !

Göçmen çıkmazı, cinayetler, ekonomi, siyasi polemikler, hayvan hakları ve daha birçok haber, hemen her gün istesek de istemesek de hep karşımıza çıkıyor. Tabi ki ülkemizde bu sorunlar var ve artarak devam ediyor. Bundan kaçmak mümkün değil !

Facebook, Twitter, Instagram hatta mesajlaşma uygulaması olan Whatsapp dahil olmak üzere, bu tür gelişmelerin paylaşıldığı yerleri kullanmadan yaşamak, neredeyse imkansız hale geldi.

SON DAKİKA haberleri az seviyede bile olsa, vücutta istemsiz strese neden oluyor. Bunlara birde YALAN haberler eklenince, gerisini artık siz düşünün ! Yaşadığımız bu gerginliğe, ben HABER SARMALI diyorum !

Peki bu sarmaldan nasıl çıkarız ?

Bence haber konusunda seçici davranarak ! Haberleri yalnızca günün belirli saatlerinde izleyerek. Günün havadislerini tükettikten sonra, hareketli bir müzik dinleyerek. Herhangi bir egzersiz yaparak veya enerjimizi yükseltecek bazı etkinliklere katılarak. Bunlar belki geçici bir çözüm olarak görünebilir. Fakat esas mesele, konuyu kökten çözüp, bu sarmalın oluşmasına izin vermemek !

Eğer sizin daha farklı önerileriniz varsa, benimle paylaşmanızı isterim. Sevgiyle kalın...

Sevtap Kürkçüoğlu
***

25 Aralık 2024 Çarşamba

 GÜVEN VE KALİTE...




Güven duyduğunuz bir ülkede, kaliteli bir yaşam sürmek istemez misiniz ? Kim istemez ki ? Zaten birçok sorun ve ruhsal bozukluklar da, bu iki faktörün ülkemizde olmayışından kaynaklanıyor.

Bir ülkenin kalkınma düzeyinin en inandırıcı delili, kuşkusuz ürettiği mal ve hizmetlerin kalitesidir. Kalite esnekliktir. Talepleri karşılamak için değişmeyi göze almak ve bu konuda istekli olmaktır. Bunun içinde geniş bir vizyona sahip olmak gerekir. Peki bunlar bizde var mı ? Ne yazık ki, yok denecek kadar az...

Dünyada, güvenin en düşük olduğu ülkelerden birisiyiz ! 48 ülke içinde yapılan bir araştırmada, sondan üçüncü sıradayız. Türklerin yalnız yüzde 8’i diğer insanlara güvendiğini belirtiyor. Bu oran ABD’de yüzde 37, Avustralya’da yüzde 49, İsveç’te ise yüzde 63.Yani, biz Türkler neredeyse, sadece ailemizin içindekilere güvenebilirken, İsveçliler ülkelerinin yarısından fazlasını kendi ailesi gibi görüyor ve onlara güvenebiliyorlar.

İnsanların birbirine güvendiği bir ülkede yaşamakla, insanların birbirine güvenmediği bir ülkede yaşamak arasında ciddi farklar var. Örneğin, insanların birbirlerine rahatlıkla güvenebildiği ülkelerde, öngörülebilirlik artıyor, işlem maliyetleri düşüyor, iş yapmak daha kolay oluyor, kurumlar daha iyi çalışıyor, yolsuzluk daha az oluyor, verimlilik yükseliyor ve KALİTE artıyor.

Eğer şu veya bu yapılırsa güven artar demek o kadar kolay değil. Mesele çok daha karmaşık. Ülkemizdeki sosyologların, psikologların, siyaset bilimcilerin, iktisatçıların ve hatta ilahiyatçıların birlikte çalışması ve bu konudaki nedenleri, medeni bir şekilde ortaya koyması gerekiyor !

Bir ülkede hukukun üstünlüğü sağlandıkça, mahkemeler etkin çalışmaya başladıkça, suç işleyenin yanına kar kalmadıkça, insanların birbirine duyduğu güven de artacaktır. Başka bir ifadeyle, insanlar mahkemelere güvenemiyorsa, birbirleri arasındaki resmi olan veya olmayan sözleşmelere de güvenemezler.

Ayrıca bir toplum içinde, gelir dağılımında ne kadar fazla uçurum varsa, o toplumdaki güven zayıflıyor. Gelir dağılımını iyileştiren adımlar atılmadığı müddetçe, vatandaşın yarası her geçen gün dahada derinleşiyor.

Ülkemizdeki siyasetçilere, çok önemli bir görev düşüyor. Kimsenin birbirine güvenmediği şu ortamda, ister A partisi olsun, ister B partisi, bana göre öncelikle yapılması gereken tek aksiyon, GÜVEN ve KALİTENİN işlenerek yeniden inşa edilmesi olmalıdır...

Sevtap Kürkçüoğlu
***

19 Aralık 2024 Perşembe

 BENİM HALA UMUDUM VAR !




Her gün duyduğumuz dram dolu hayatlar ve haberlerle derinden sarsılıyoruz ! Bu ülkede hiç mi güzel bir haber olmaz, hiç mi yüzümüzü güldüren başarı hikayeleri yok ? Var tabiki, ama ne yazık ki birçoğu gölgede kalıyor ve gündeme gelmiyor. İşte bu kargaşanın içinde, yüreğimi ısıtan ve çok kıymetli bulduğum bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

630 km yol katettiğimiz, "Tam Bağımsızlık" yürüyüşümüzün rotası olan Merzifon'da rastladık bu güzel merkeze. "Prof. Dr. A. Haluk Özen Bilgi ve Öğrenme Merkezi". Klasik kütüphane hizmetlerinin yanı sıra, burada Yenilikçi Kütüphane Hizmetleri de verilmekte.



Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanı, sayın Alp Kargı ve ekibi tarafından,2015 yılında, virane bir bina olup define avcılarının delik deşik ettiği, tinercilerin mekânı haline gelen tarihi "Ulukuşlar Konağını" kurtarmış ve tamamen belediye imkanları çerçevesinde restore ettirerek, 23 Aralık 2017 de teknoloji ve kitapla donatarak, "Prof. Dr. A. Haluk Özen Bilgi ve Öğrenme Merkezi" olarak, öğrenci ve vatandaşların hizmetine sunmuştur.

Merkezin sorumlusu değerli Eyüp Atıcıoğlu, yapılan etkinlikleri kısaca şu şekilde açıklıyor, "Çocuklarımız ve biz ebeveynler için aile sıcaklığındaki, güvenli, temiz bir ortamda tarihin teknoloji ve kitapla buluştuğu, Bilgi ve Öğrenme Merkezinde sanat, spor, müzik, resim, tarih, doğa ve kültür gezisi, arkeoloji, edebiyat, sinema, mekatronik, tiyatro alanlarında yapmış olduğumuz faaliyetlerle, öğrencilerimiz kendi yeteneklerini gösterip geliştirme imkanı bulmaktadırlar "diyor.


Biz merkezi gezdiğimizde şaşkınlığımızı gizleyemedik. Çünkü yapılan her aktivite Avrupa'yla eş değer düzeyde. Bu beni çok mutlu etti ve umutlandırdı. Geleceğe dönük yapılan muhteşem yatırımın meyvelerini, kuşkusuz ki çok kısa süre içinde alacağız. Tarzıyla örnek olan bu güzel merkezimizin, tüm ülkemize yayılması için, projenin neferleri olmaya hazırız...

Konuyla ilgili daha geniş detayları, yakın zamanda çıkacak olan yeni kitabımda, kapsamlı bir şekilde okuyabilirsiniz...

Sevtap Kürkçüoğlu
***