30 Mayıs 2022 Pazartesi

İNSANI İNSANA ANLAT...!


WWW.gazetekalem.com dikenlikalem.blogspot.com/


SANAT, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak tanımlanıyor. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler, sürekli değişmiş olup, bu geniş anlam zaman içinde değişikliklere uğrayarak, yeni tanımlara sebep olmuştur.


 


Sahne sanatları içinde önceliğim, her zaman TİYATRODUR. Çünkü tiyatro, 'İnsanı, insana, insanla ve insanca anlatma sanatıdır''. Hayranı olduğum ve eserlerini büyük bir keyifle okuduğum, dünyanın önemli oyun yazarlarından birisi olan William Shakespeare ve daha bir çok yazar, eserleriyle tüm dünyaya önemli mesajlar vermişlerdir. .




Kısa süre önce, Ankara Şinasi Sahnesinde izlediğim ''EZOP'' oyunu, beni çok etkiledi. Gerek mitolojik konusu, gerek oyuncuların göstermiş olduğu güçlü performans, gerek sahne dekoru ve oyuncu kostümleri, belli ki özenli, detaylı ve başarılı bir ekip çalışmasının göstergesiydi. Bir sanatsever olarak, şahsım adına çok mutlu oldum ve gurur duydum.




Bu güzelliği biz sanatseverlere yaşattığınız ve başkentimiz ANKARA'ya misafir olduğunuz için, ''TARSUS ŞEHİR TİYATROSU'' oyuncularına, teknik ekibe, bu muhteşem tablonun oluşumunda katkı sağlayan, değerli tüm emekçi dostlarımıza, kendi adıma ve sanatseverler adına sonsuz teşekkürler ediyorum. İyi ki varsınız ve iyi ki sizleri tanıma fırsatımız oldu.



Ankara'da yaşayan sanat aşıkları bilirler, yıllardır hep şu sözleri duyarız, ''Ankara seyircisi çok zordur. Kolay kolay beğenmez ve çıtaları yüksektir''. Bir konser için şehrimize gelen değerli sanatçımız Işıl Yücesoy, bizlere sahneden şöyle seslenmişti, '' Ne zaman Ankara'da sahneye çıksam, heyecandan elim ayağım titriyor. Eğer seyirci gülüyorsa ilk aşama tamamdır. Eğer alkışlıyorsa muhteşem. Eğer ayağa kalkıp, hem alkışlıyor, hem de çığlık atıyorsa, bu iş tamam Işıl, sınavı başarıyla geçtik demektir'' Kendisini sevgiyle selamlıyorum.



Belki Ankara'mız, sanatın başkenti olduğu içindir. Belki de SANATA değer veren ve sanata aşık bir liderin, yani ''MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ün'' evlatları olduğumuz içindir...



SEVTAP KÜRKÇÜOĞLU
*****
(5846 sayılı FSEK tarafından saklıdır)

18 Mayıs 2022 Çarşamba

 ZAFERİN AYAK SESLERİ...

WWW.gazetekalem.com dikenlikalem.blogspot.com/




Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün, Samsun'dan yola çıkarak ''KURTULUŞTAN KURULAŞA'' dek, adım adım ilerlediği, tam bağımsızlık ve demokrasi meşalesini yaktığı, 19 Mayıs 1919’un, bu sene 103.Yılını kutluyoruz.



Bir Cumhuriyet kadını ve 100. yıl yürüyüşçüsü olarak, bizde onun izinden ve yürüdüğü yollardan, onun bizlere vermiş olduğu manevi güçle, bu zorlu mesafeyi büyük bir gururla tamamlamış olup, ''100.YIL YÜRÜYÜŞÇÜLERİ'' unvanını alarak, tarihe geçmenin onurunu yaşamaktayız.


''KURTULUŞTAN KURULUŞA'' olan bu büyük yürüyüş, DEMOKRASİ adına, ADALET adına, BARIŞ ve ÖZGÜRLÜK adına uzanan, ''TAM BAĞIMSIZLIK'' yoludur.


23 Nisan’da, SAMSUN Tütün İskelesi’nden başlayan 517 km lik yürüyüşümüz, 27 gün sürmüştür.52 noktada mola vererek, HAVZA, MERZİFON, ÇORUM, KIRIKKALE, ELMADAĞ üzerinden ANKARA güzergahını izleyerek, 19 Mayıs 2019 tarihinde, saat 19:19 da ATAMIZIN huzurunda, Anıtkabir'de sona ermiştir.

Bu büyük ve anlamlı yürüyüş, ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün, ''Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir'‘ felsefesini özümseyen bir organizasyondur. Bu yürüyüş, Mustafa Kemal'in inancının, aklının, cesaretinin, doğru karar verme yeteneğinin kararlı bir yansımasıdır.


Ben ve yol arkadaşlarım, Selda Kürkçüoğlu, Hüseyin Akyildiz, Ismail Beşler ve Hüseyin Erdoğan, attığımız adımların gelecek nesillere bir yol açmasını temenni ederek, Atamızın demokrasi ve bağımsızlık yolunda yakmış olduğu ışığın izinden, cesaret ve kararlılıkla yürümeye devam edeceğimize yemin ederek, hepimizin ''19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını yürekten kutluyor, ''YAŞASIN TAM BAĞIMSIZLIK'' diyoruz...
SEVTAP KÜRKÇÜOĞLU ***** (5846 sayılı FSEK tarafından saklıdır)












































7 Mayıs 2022 Cumartesi

SADECE BİR GÜN DEĞİL...


WWW.gazetekalem.com dikenlikalem.blogspot.com/





Her anneler gününde, beni oldukça rahatsız eden bir konudan bahsetmek istiyorum sizlere. Vatandaşın zorlu sınavlardan geçtiği, gergin ve huzursuz dönemler yaşamaktayız. Daha anneler günü gelmeden, haftalar öncesi başlayan reklamlar, milleti maddi manevi baskıya sokarak, bunalım yaratmaya devam ediyor. Yok annenize şu hediyeyi değil de bu hediyeyi alın. Efendim bu hediye az gelir, daha büyüğünü alın. Aman annenizi unutmayın ! Mutlaka bir şey alın da, ne alırsanız alın diye diye, vatandaşı şaşkına çeviriyorlar.


Bu tuzağa düşen çocuklar, eğer annesi hayattaysa ve hediye alamamışsa kendisini suçlu ,çocuğundan hediye gelmeyen anne ise sevilmediğini düşünmeye başlıyor. Yani hepimiz manipülasyon (yönlendirme) kurbanı oluyoruz. Sevginin ölçüsü, mutlak maddiyatla mı eşdeğerdir ?


Kısa süre önce dinlediğim bir hikaye, beni oldukça derinden yaraladı. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum...


Geçen gün yolda yürürken, kaldırım kenarında çorap satarak harçlığını çıkartmaya çalışan, 16 yaşlarında bir delikanlıyla karşılaştım. Sohbet etmeye başladık. Derken konu konuyu açtı ve hüzünlü olan hayat hikayesinden bahsetti. Bundan yıllar önce, annesinin babası tarafından kurşunlanarak öldürüldüğünü, kendisine belli bir süre teyzesinin baktığını, fakat onunda maddi zorluklar içine girdiğini ve kendisini küçük yaşta istemeyerek de olsa, yetimhaneye bıraktığını buğulu gözlerle ifade etti.


''Ben anneme doyamadım ablacığım. O yüzden yüreğim yaralı. Ne zaman ''Anneler Günü'' gelse, içim kan ağlıyor. Anneleri olan çocuklara, imrenerek bakıyorum'' diyor...


İşte hayatını bu küçük yaşında çorap satarak kazanmaya çalışan, öksüz bir yavrudan, yani Aziz'in dram dolu hikayesinden bahsettim sizlere. Ülkemizde Aziz gibi olan, milyonlarca evladımız var. Anneleri hayatta olmayan ve yoksul çocuklar...


Evet biraz duyarlı olup, bu işi lütfen çok da abartmayalım. Her şeyi maddiyatla ölçmeyip, anne şefkatinden uzak evlatlarımızı üzmeden, çocuklarımıza sevginin sadece bir gün değil, her gün olduğunu ve asla parayla satın alınamayacağını, yürekten gelen bir tebessümün bile paha biçilmez değerde olduğunu, bir zahmet öğretelim.


Annesi hayatta olan olmayan, içinde sevgiyle bu duyguyu taşıyan ve de yaşatan tüm kadınlarımızın, her gününü yürekten kutluyorum...



SEVTAP KÜRKÇÜOĞLU
*****
(5846 sayılı FSEK tarafından saklıdır)

3 Mayıs 2022 Salı

 MAURİCE RAVEL "BOLERO"


WWW.gazetekalem.com dikenlikalem.blogspot.com/




Yıllardır dinlemekten bıkmadığım, muhteşem bir klasik eserdir RAVEL'in BOLERO 'su...
Bu eserin hikayesini ve bununla ilgili güzel bir detayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Eminim bundan sonra ''Boleroyu'' her dinlediğinizde, hem daha keyif alacaksınız, hem de daha dikkatli dinleyeceksiniz.
Bolero, genellikle sanıldığı gibi bir konser parçası değil, bale müziğidir. Bir İspanyol içki evinde ortada yer alan büyük bir masa üzerindeki kız, çevresindekileri dansa çağırır ve Bolero başlar. Kararlı tempoda, sınırlı biçimde, gene sınırlı melodi, armoni ve ritimde işlenmiş bir eserdir.
Tek değişiklik orkestra tınısındadır. Temanın her tekrarında, topluluğa yeni bir çalgı katılır ve ses bileşiminin rengini değiştirir. Sonlara doğru beklenmeyen bir vurgu ile gerginliğin birikimini boşaltır ve parça biter.
Balerin Ida Rubinstein'a adanan ve ilk kez 1928'de Rubinstein'in Paris'teki resitalinde halka sunulan eser, ilk günden beri büyük ilgi toplamıştır.
Ravel, tek bir melodiden oluşan parçada, değişen orkestra renklerini kullanan ve alçaktan başlayan ses düzeyini 16 dakika içinde en yükseğe ulaştıran yorumu ile, usta, cesur ve büyük bir besteci olduğunu kanıtlamıştır. Bolero, ilk kez bir klasik müzik parçasının plak dünyasında, bir numara olmasını sağlamıştır.
Herkese müzik dolu güzel bir hayat diliyorum. Ruhunuzu gıdasız, yüreğinizi sevdasız bırakmayın...

SEVTAP KÜRKÇÜOĞLU ***** (5846 sayılı FSEK tarafından saklıdır)